Var gibi mi yok gibi mi?
İnsan yaşamında öyle anlar gelir ki var olanın yokluğu ve yok olanın varlığı hissedilir. Bu anlar sıklıkla deneyimlenen durumlar değildir. Keskin bir şekilde sizi etkileyen, yaşarken değiştiren, yaşamınıza yeniden yön veren, “öncesi” ve “sonrası” diye ayırım yaptığınız olaylar vardır. Böyle anların belki de en iyi yanlarından biri, çevrenizdeki kişilerin yerlerini kontrol etmenizi sağlamasıdır. Yerlerini kontrol edersiniz çünkü acaba koyduğunuz yer doğru mudur? Olması gereken yerde ve sınırda mıdır? Empati yeteneği yüksek olan tez canlı biriyseniz yıllar boyunca çevrenizdekilerin en ufak sorunlarını bile günlerce, gecelerce dinlemiş, çözmeye çalışmış, anlattıklarına hep karşı taraf açısından bakmışsınızdır. Ya da dingin, sakin bir yapınız varsa onları dinlemiş, sükûnetinizle, şefkatinizle sarmışsınızdır.
Eğer kimsenin iyiliğini gütmemiş, önemli saydıkları konuları kendiniz için önemli ve değerli saymamışsanız onlar sizin derin bağlar kurduğunuz kişiler olmayabilir. İlişkilerinize emek vermemiş ve özen göstermemişseniz bunu beklemezsiniz de, bu da sizde kişilerin alanını sorgulatmaz. Fakat emek verip karşı tarafın önemli saydığı konuları gündem olarak almışsanız, onun gözünden bakıp destek olmuşsanız, elinizden bir şey gelmediğinde aynı duyguyu paylaşmışsanız sizin için önem arz eden konularda da çevrenizin desteğini, ilgisini beklemeniz normaldir. Durum karşısında desteğe ihtiyaç duyduğunuzu doğrudan söylediğinizde karşı tarafın size olan yaklaşımı ilişkinizde sizi koyduğu yeri kolaylıkla gösterecektir. Acaba beklediğiniz, şimdiye kadar sunduğunuz “iyi ki varsın”ları bu kez sizin duyacağınız anları şimdi yaşayabilecek misiniz? Konunun ne olduğunun hiçbir önemi yoktur. Önemli kelimesi herkes için ayrı anlam taşır. Herkesin kalbinden ve zihninden geçen korkuları, kaygıları, savaş ve barışları farklıdır. Şimdiye kadar nasıl ki siz anlamlı bulmadığınız konular dahi olsa kişilere yanlarında olduğunuzu hissettirdiniz, şimdi onlar da size hissettirmelidir. Şanslıysanız umduğunuz yakınlığı görebilir ve ilişkilerinizi daha köklü bir hale getirmiş olursunuz. Bu da yanınızda olduğunu söyleyen kişinin varlığını gösterir. Bununla birlikte emek verdiğiniz biri ya da birilerinden aynı şekilde karşılık alamamak, sizi en az önemli diye paylaşmak istediğiniz konu kadar üzebilir. Kendinizi savaş meydanında yalnız bırakılmış hissedersiniz. Sanki bunca zamandır kâğıttan bir kule yapmışsınızdır da bir nefesle dağılmıştır. O anki boşluk ve şok haliyle kaçıp gitmek ya da ağlamak isteyebilirsiniz. Bence en olası düşünceniz, “Başkası yapsa onu arar anlatırdım, ben şimdi ne yapacağım?” olabilir. Karşı taraf konunun önemini fark etmediği için toparlama şansı olmayacaktır. Geri bildirim verirseniz kuvvetle muhtemel üç seçeneği olacaktır:
1- Sizin konuyu abarttığınızı ve o kadar da önemli olmadığını söyleyecektir. Sizi de buna ikna etmeye çalışabilir. Arkasından samimi olmayan vah vah ve tüh tüh konuşmaları yapılabilir.
2- Sizden tepki alınca sizi ne kadar kırdığını, yaptığı hatayı çok net anladığını fark edersiniz. Ama o çarpıtma yapmayı seçer, konu hakkında yüzeysel bir özür diler, “Haklısın” der ve hemen ardından bunu bastıracak şekilde sizinle ilgili arayıp tarayıp bulduğu bir şeyi deve yapar, kendi yaptığı artık piredir. Empatsanız ya da ironi yapıyorsanız veya “Bir gün anlar, artık eskisi gibi olmayacağız nasılsa, varsın vicdanı rahat etsin” derseniz çarpıtma sonrası özür dileyen siz olursunuz ve sizin önemli gündeminiz bir daha açılmamak üzere kapanır gider.
3- Gerçekten mahcup olur samimiyetle özür diler. Öyle ya, kimin için neyin önemli olduğu bilinmez ve siz samimiyetini fark edersiniz. İğneyle sizinle ilgili bir sorun aramak yerine “Önemli bir süreç geçiriyor, bir de ben yormayayım” diye düşünür ve destek olur. Sizinle ilgili olumsuz bir durum olsa dahi doğru zamanı bekler, konuşmak için acınıza tuz basmaz. Dost, eş acı söylemez, acıyı bile tatlı söyler.
Hangi seçenek olursa olsun bir kere fark ettiğiniz bir şeyi bir daha görmezden gelemezsiniz. İlişkileriniz sizin iyi olduğunuz kadar karşı tarafın da iyi oluşuyla sürer. Her an yardımına koştuğunuz, telefon başında hazır şekilde beklediğiniz, yaşamınızda öncelik verdiğiniz kişiler kendi haklılık alanları için sizi yok sayıyorsa, sizin zor anlarınızda hem yanınızda olmayıp hem de bir yük de onlar bırakıyorsa “Benim iteklememle gidecek olan ilişkileri yürütmeye mecalim var mı?” diye durup düşünmeniz gerekir. Herkesle yakın olmanız gerekmez, bazı insanlar varken de yoktur, gülmek, eğlenmek için vardırlar, birlikte hoş zaman geçirebilirsiniz. Bu durum, onların yakınınız ya da kalbinizin diğer yarısı olduğu anlamına gelmez. Yaşamın uzun soluklu bir yolculuk olduğunu söylerim ya hep, bu yolculukta başa gelenlerle sınırlar belirlenir, ummazsanız küsmezsiniz. Bazen “Bu da bir deneyim oldu” diye düşünmek yerinde olur. Yepyeni bir öğretiyi kavramış oldunuz. Sizin için önemli olan konuları doğrudan kendiniz için, en işlevsel halde ve hayatınız için en doğru şekilde çözmek, sadece sizin sorumluluğunuzdadır. Gönül bu ya, bazen “Çözmeseydi de yanımda olsaydı” demek ister. O zaman da gündemlerinizi kiminle paylaşacağınızı seçmeniz, paylaşınca alacağınız tepkiyi ya da tepkisizliği göğüslemeniz gerekir. Bizler karşı tarafı değil, sadece kendimizi geliştirip değiştirebiliriz. Kişilerin bize karşı olan davranış ve tutumlarını belirleyemeyiz fakat üzerimizdeki tesirlerini değiştirmek koyacağımız sınırlarla elimizdedir.