İstanbul’dan göç planı: Deprem ve ekonomi en büyük sorun
İSTANBUL – Eski kiracı değilseniz İstanbul’da 20 bin liranın altında kiralık daire bulmak neredeyse imkansız. 2021’den 2024 gelen süreçte kiralardaki değişim oranı yüzde 800’lere dayandı. Bu durum, deprem endişesiyle birleşince hem İstanbul’dan göç etmek isteyenlerin sayısını artırıyor hem de İstanbul’a gelmek isteyenlerin başka tercihler yapmasına neden oluyor. Emlak sektörü temsilcileri net bir veriyi ölçemediklerini söyleseler de saha gözlemlerinin bu yönde geliştiğini belirtiyor. Ancak, taşınmak da ayrı bir ekonomik yük olarak beliriyor. Öyle ki özellikle özel sektörde çalışanlar, İstanbul’dan taşınabilmek için aylarca para biriktirmesi ya da kredi çekmesi gerektiğini ifade ediyor. Göçün rotası genelde gidenlerin memleketleri olurken, güney kentlerden uzak duruluyor. Bunun nedeni güneydeki kiraların İstanbul’u aratmaması olarak öne çıkıyor.
TAŞINMA MALİYETİ 80 BİN LİRAYA DAYANDI
Pandemiyle birlikte başlayan göç talebi, yerini deprem ve ekonomik kaygılara bıraktı. Pek çok öğrenci İstanbul’u tercih etmekten imtina ediyor. Öte yandan İstanbul’da yaşayanlar ise ya kaldıkları konutu güvensiz olduğu için değiştirmek istiyor ya da memleketine dönme planları yapıyor. Taşınma maliyeti de özel sektör maaş ortalamasının üstünde. Görüştüğümüz nakliyeciler, İstanbul içi eşya taşıma ücretleriyle ilgili farklı fiyatlar olduğunu belirtiyor. Ancak en düşük 10 bin lira olan taşıma ücreti 30 bin liraya kadar çıkıyor. Şehirdışına taşıma bedeli ise tek arabada birkaç evin eşyası olması durumunda 40-50 bin bandındayken, yalnızca kendi evinizin eşyasını taşıtmak istiyorsanız, cebinizden çıkacak bedelin 80 bin lira olabileceğini kaydediyorlar. Fiyatlar kilometre, evin kaçınca katta olduğu, ne kadar eşyanın olduğuna göre değişiklik gösteriyor.
İstanbul Ticaret Odası Gayrimenkul Hizmetleri Komitesi Üyesi Nilüfer Kas, pandeminin başlamasından hemen sonra İstanbul’un ciddi anlamda göç vermeye başladığını belirtti.
3 YILLIK KİRA ARTIŞ ORANI YÜZDE 800
İstanbul’a yakın bölgelerin göç aldığını sözlerine ekleyen Kas, “Asıl kopuş noktası, kiraların artmış olması oldu. 2021 ile 2024 arasında kiralar yüzde 600 ile yüzde 800 arasında bir artış yaşandı. Yüzde 25 uygulaması da fiilen uygulanmadı ve toplum barışını bozdu. Uygulamanın ikinci yılında arabuluculuk sistemi geldi. 1 Eylül 2023’ten Haziran 2024’e kadar arabulucuya giden kişi sayısı 180 bindi. Bunlardan sadece 79 bini el sıkıştı. Geri kalanı davalık oldu. Bugüne kadar davalık sayısı yılda en yüksek 40 bin civarında oluyordu. Yani kiralardaki düzen, ritim o kadar bozuldu ki bunu düzeltmek için yapılan her şey daha derin bir soruna neden oldu” diye konuştu.
‘ULAŞIM VE GIDA MASRAFLARI DAHA AZ’
İstanbul’dan Anadolu ve Karadeniz’e göçün olduğunu kaydeden Kas, bu tercihin nedenini şöyle anlattı: “İstanbul dışında da Anadolu’da da 10 bin liranın altında kiralık yer bulmak çok zor. Kim nereye giderse gitsin kiralar cep yakıyor. Ancak ulaşım ve gıdaya erişim daha kolay oluyor. Yekün olarak yaşam maliyeti büyükşehirlere göre daha az oluyor. Eviniz yoksa ve evinize 3-4 maaştan daha az bir ücret giriyorsa barınmak mucize. Bir asgari ücretli çalışan kişi aidatla birlikte kiraya maaşını yatırıyor.”
GÖÇ ROTASI KARADENİZ VE ANADOLU
Kas, deprem kaygısıyla ilgili olarak da neredeyse 698 bin riskli yapı olduğunu belirtti: “Bina stokunun çok ciddi bir bölümü deprem riski içerisinde. İnsanlar da depreme dayanıksız binalara bu kadar kira verilir mi diye düşünüyorlar. Mesela Üsküdar, bina stoku olarak en eski yerlerden biridir. Beyoğlu, Fatih yine aynı şekilde. Buralarda 15-20 bin liranın altında kiralık yer bulmak çok zor. Alt yapısı dökülüyor, bina dökülüyor vesaire. Bu iki parametre birleşince bir bütün olarak nedeni oluşturuyor. İstanbul’dan gidenler genelde Anadolu ve Karadeniz’e yöneliyor. Tahminim bu yönde. Çünkü güneye gitmezler. Orada Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla fiyatlar çok arttı ve daha düşmedi. Güney illeri İstanbul ile yarışır durumda.”
İstanbul Emlakçılar Odası Başkanı Nizameddin Aşa ise İstanbul’un şu an tercih edilen bir il olmadığını söyledi. Kas gibi, riskli yapı stokuna değinen Aşa, “İstanbul’un yüzde 55’i deprem stoku, özellikle merkez ilçeler. İnsanlar ev almıyor, kiralamak da istemiyor. Alanlar yatırım amaçlı alıyor. Yatırım amaçlı alanlar da evin yıkılacağını biliyor, 3 milyona evi alıyorlar, dönüşümden sonra o ev 10 milyon oluyor. Müteahhitler de şirketler de tekil şahıslar da yapıyor bunu. Hem deprem hem de pandeminin etkisi var. Bahçeli ve geniş evlerin fiyatları yüksek. Bunları zaten vatandaşlar alamıyor. İstanbul’dan gidenler de genelde memleketine gidiyor. Devlet de bunu teşvik ediyor ve taşınmayı karşılıyorlar” dedi.
‘BÜTÜN PLANLARIMI BURADAN KAÇMAK ÜZERİNE YAPIYORUM’
Geçim ve deprem kaygısı nedeniyle İstanbul’dan taşınmak isteyen Zeynep Akat, İstanbul’da doğup büyüdü. Ancak memleketi Bingöl’e gitmeyi aklına koyduğunu söylüyor. Bunu da şöyle anlatıyor: “Gözümü İstanbul’da açtım, İstanbul’da da kapatırım gibi geliyordu eskiden. Ama artık bunun mümkün olmadığını görüyorum ve ilk fırsatta bu kentten kaçmak istiyorum. Aslında bu bir istek de değil, zorunluluk hali gibi çünkü şehir inanılmaz pahalılaştı. Üniversite dönemlerimde aldığım 400 liralık KYK bursu bir ay boyunca yaptığım her şeyi karşılıyordu. Bu parayla hem yeme-içme masraflarımı karşılıyordum. Hem konserlere, tiyatrolara gidebiliyordum. Şu an tüm planlarımı buradan gitmek üzerine kuruyorum çünkü burada aldığım parayla geçinebileceğim, barınabileceğim bir yer yok. Kent merkezlerinde bir soylulaştırma politikası yürütülüyor ve merkez seni sürekle çepere atıyor. İşin, sosyal çevren ya da hayat pratiklerin gereği bugüne kadar yaşadığım yerlerde yaşamıyorsun artık. Oralar sadece aşırı zenginlerin ya da turistlerin yaşayabildiği yerler haline geldi.”
‘DEPREM OLURSA ÖLECEĞİM DİYE KORKUYORUM’
“Tüm bu problemlere yaşarken bir de deprem kaygısı yaşıyorum” diyen Akat, Maraş depreminden sonra bu kaygısının giderek arttığını kaydetti. İstanbul’da bir deprem olması durumunda öleceğini düşünen Akat, “Sağlam bir binada oturuyor olsam ve depremde hayatta kalsam bile açlıktan öleceğim. Çünkü depreme dair tüm ezberlerin alt üst edildiği bir kent burası. Çok ütopik konuşayım, sağlam bir bina bulursun ve güvende hissettiğin bir evde oturabilirsin belki. Ama korkunç büyüklükte bir deprem olduğunda sokağındaki, mahallendeki bütün evler yıkıldığında ne yapacaksın? Deprem esnasında hayatta kalsam bile açlıktan öleceğimi düşünüyorum. Aklıma korkunç görüntüler, ceset kokuları geliyor ve İstanbul’da her gün bu düşünceyle yaşıyorum. Her gün öleceğim düşüncesiyle yaşamak da insana bu şehirden kaçmaktan başka şans bırakmıyor. İstanbul’dan ardıma bakmadan kaçmak istiyorum” diye konuştu.