“Müzik Endüstrisinde Telif Hakları” temasıyla düzenlenen 3. Kültür Endüstrisi ve Telif Hakları Sempozyumu başladı.
Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Doğuş Üniversitesi, Türkiye Musiki Eser Meslek Birliği (MESAM) ve Telif Hakları Derneğince (THD) düzenlenen sempozyumun açılışı, Doğuş Üniversitesinin Çengelköy Yerleşkesi’nde yapıldı.
Açılışta konuşan MESAM Başkanı Recep Ergül, birliğin 190’ın üzerinde ülkeyle telif anlaşması bulunduğu bilgisini verdi.
Telifi sadece paradan ibaret görmediklerini ifade eden Ergül, “Bu köklü medeniyet eseri olan musikinin yaşaması ve gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için Türkiye’nin telif sistemini oturtmak zorundayız. İkinci Dünya Savaşı zamanında bile Batı ülkelerinin telif ve mülkiyet hakkı örgütleri olduğunu biliyoruz. Bizim yaklaşık 30 senelik bir telif mazimiz var. Türkiye gibi güçlü bir kültürel altyapıya ve müzik geleneğine sahip ülkenin daha fazla telif toplayabilmesi ve ciddi bir şekilde endüstrileşmesi gerekiyor.” diye konuştu.
Ergül, tiyatro, sinema ve televizyonun müzik olmadan varlığını sürdüremeyeceğini vurguladı.
Bugün maalesef görsel platformların çoğunun, müzikleri telifsiz kullandığını ve parasını ödemediğini anlatan Ergül, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu bir bilinç işi ve bunların zamanla oturacağına inanıyoruz. Biz işin kolayına kaçıp telif ödemek istemiyoruz. Her bir sanatçı, ölümsüz eserlere imza atmış bir fabrikadır. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, telif haklarını meslek birliklerine vermiştir. Her bir sanatçı bu hakları tek tek takip edemeyeceğine göre biz yapıyoruz takibini. Fakat bu takibi yaparken hem hukuk hem de toplumsal bilinç alanında çeşitli zorluklarla karşılaşıyoruz. Biz bu sorunun ne mahkeme salonunda ne polis karakolunda çözüleceğine inanıyoruz. Bu sorunun çözümü, yarınımız olan gençlerimizin elindedir. Türkiye’de ciddi bir telif rezervi var. Gençlerimiz bu konuyla alakalı bölümleri seçebilir, bu alanda uzmanlaşabilir ve telif hakları konusundaki durumumuzu iyileştirebilir.”
THD Başkanı Cafer Vayni, telif hakları sorununun bu sempozyumda ele alınmasının önemine dikkati çekerek, “Bütün Türkiye’de hukuk fakülteleri başta olmak üzere kültür sanat hayatının içinde yer alan müzisyenlerin, sinemacıların ve edebiyatçıların hepsinin zihninde bu sempozyumun yapıldığı olgusu var.” diye konuştu.
Telif sorunları nedeniyle konservatuvar mezunlarının büyük çoğunluğunun mezuniyetten sonra müzikle uğraşmadığının altını çizen Vayni, “Meslek birliklerinin telif haklarının korunmasındaki önemi daha iyi anlaşılmalı ve yetkili makamlar, telif haklarının korunması için bu gruplarla iyi iletişim kurmalıdır.” açıklamasında bulundu.
“Müzik eserleri haklarının korunmasının önemi artmaktadır”
Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Alper Gümüş, müziğin tüm insanlığın ortak dili olduğuna vurgu yaptı.
Gümüş, “Bir Şaman kendini davuluyla ifade eder. Asırlar boyunca yaşamış Itri tekbiri olmadan Türklerdeki İslam kültürü düşünülemez. Müzik artık anonimliğini yitirmiş, her notasıyla ekonomik bir değer haline gelmiştir. Müzik artık ritüellerinden arındırılmış, dijital ortamlarda kolay tüketilen ve beğenilmediğinde anında vazgeçilen bir unsur olmuştur.” ifadelerini kullandı.
Sosyal medyanın etkisiyle müziğin artık daha hızlı yayıldığını belirten Gümüş, “Müziğin toplumsal ilişkilerle organizasyonu yayıldıkça ve müzik sunan platformlar çeşitlendikçe, müzik daha kolay ulaşılabilir hale geldikçe müzik eserlerinin üzerindeki hakların korunmasının önemi daha çok artmaktadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Doğuş Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Turgut Özkan, bu tür önemli aktivitelerin ve bilimsel faaliyetlerin yanında olmayı temel bir ilke olarak benimsediklerini söyledi.
Kültür ve müziğin kitle iletişim araçları sayesinde toplumları birbirine daha fazla yaklaştırdığını vurgulayan Özkan, “Müzik endüstrisinin eserlerinin korunması hayati önem taşır hale gelmiştir. Her devlet, fikri haklar, buluşlar ve sanat eserlerinin korunmasını ilke edinerek bu hakları koruma altına almaya özen göstermektedir. Sempozyumun bu konuya dair önemli mesajlar sunacağına ve akademik literatüre katkılar sağlayacağına inanıyorum.” diye konuştu.
“Sanatçıyı yaşat ki sanat yaşasın”
Sempozyumun katılımcıları arasında bulunan sanatçı Orhan Gencebay, AA muhabirine verdiği demeçte, telif haklarının korunması konusunda ilk inisiyatif alan sanatçılardan biri olduğunu belirtti.
Gencebay, “Ben camianın en eskisi emektarıyım diyebilirim. Dolayısıyla bu camiada ne olduğunu son derece yaşayan, öğrenen, öğrenmeye çalışan ve bilen biriyim. Bu konuda nice çabalarımız oldu. İlgili meslek birliklerini kuran ve kurduranlardanım. Eğer telif hakları düzelmezse, gereği gibi olmazsa Türk müziği sürünmeye mahkumdur. Bizi, Türk müziğini ileriye götürecek olan en büyük hakların telif hakları olduğunu söylemek istiyorum.” görüşünü paylaştı.
Kariyeri boyunca “Eser sahibinindir” ilkesini benimsediğini aktaran Gencebay, şunları kaydetti:
“Bununla ilgili yetki belgeleriyle kurulan meslek birlikleri var. Bu birlikler görevlerini layığıyla yapmalıdır, yapmaya gayret ediyorlar. Eser üreten kardeşlerimizin hepsi maddi manevi haklarını gereği gibi alamamaktadırlar. Dolayısıyla büyük bir yaşam zorluğu olmaktadır. Sanatçıyı yaşat ki sanat yaşasın diyorum.”
“Müzik Endüstrisinde Telif Hakları” temasıyla 31 akademisyenin 21 ayrı başlık altında telif haklarını değerlendireceği 3. Kültür Endüstrisi ve Telif Hakları Sempozyumu, yarın son bulacak.